Bir zamanlar iki insanın birbirini sevmesi ve özgürce aşık olması diye bir şey yoktu.
Birbirini seven insanlar sadece acı yaşıyor çok büyük ihtimalle kavuşamadan ölüp gidiyordu. Abarttığımı düşünenler olabilir, O zaman size şu hikayeyi tekrar hatırlatmama izin verin.
Roma imparatorluğu zamanında;
Doğurganlık tanrısının şerefine gerçekleşen festival, şubat ayının ortasına denk geliyor ve baharın resmi başlangıcını müjdeliyor. Bu müjdenin arkasında da kuşların aşk mevsiminin başlangıcı yatıyor.
Normal hayatta birbirinden uzak yaşayan gençlerin yan yana gelebilmesini sağlayan kutlamalar kapsamında erkekler, bir kutunun içine atılmış kağıtlardan kadınların ismini çekiyor. Festival boyunca bu eşleşmede bir araya gelen çiftler sevgili oluyor, hatta belki de evleniyor.
Dönemin İmparatoru Claudius II.;
Bekar erkeklerin velilerden daha iyi savaşçı olduğunu düşündüğü için askerlerin evlenmesini yasaklıyor. Rahip Valentine ise, bu yasağı dinlemiyor ve gizlice askerlerin nikahını kıymaya devam ediyor. Bu haber Claudius’un kulağına gider gitmez, Valentine’ı hapse atıyor ve ölüme mahkûm ediyor.
Hikayeye göre hapse giren Valentine, gardiyanın kızına aşık oluyor ve 14 Şubat’ta idama götürülürken “Senin Valentine’ın” imzalı bir aşk mektubu gönderiyor. Valentine 14 Şubat 269’da ise yakılarak idam ediliyor.
Genç aşıklara karşı yüreği şefkat dolu bu rahibin ölüm günü, ardından bütün çiftlere adanıyor. Günümüzde Sevgililer Günü’nde insanların birbirine kart göndermesinin kökeni de buradan geliyor.
498’de yani tam iki asır sonra ise Papa Gelasius, pagan Roma âdeti ile St.Valentine’i birleştiriyor ve 14 Şubat’ı “St.Valentin Günü” olarak ilan ediyor. Kilisenin resmileştirdiği bu özel gün, uzun yüzyıllar boyunca unutulduktan sonra 18. yüzyıl başlarında yeniden canlanıyor. (Alıntıdır)
Evet neden bu konuyu bu kadar uzattığıma gelirsek o zamanlardan bu yana gelişen insanoğlu St.Valentine gününü her hatırlamasına rağmen neden gerçek amacına uygun bir çözüm üreterek, birisi de “Gelin insanların sadece sevgili olmasını değil Sevgilim kendisini kutlayalım” dememiş.
Şimdi bunları yazdığım için okuyanlar Hristiyan adetlerini koruduğumu düşünebilir. Saygı duyarım bununla birlikte gençten sormak istediğim sorusuna ardından eklerim, Sizce insan sevgiliyle birlikte olmanın yüklendiği sorumluluğu anlayabilmiş midir? Ona değer vermeyi birlikteliğin gücünü, aşkın gücünü, dünyanın gerçek ihtiyaç duyduğu olması gerekeni. “Aman … canım sende her şey insanların daha çok para harcaması için bir oyun” diyenler var içinizde biliyorum.
Peki bir kez olsun 8 milyara yaklaşan Kadim dünyanın içerisinde savaşla, açlıkla, nefretle, mücadele ederek, barış ve sevgi için her şeyi göze aldığımızı düşünen bizler ne zaman bu dünyada gerçekten asıl olanın sevgi olması gerektiğini ve bir gün sevgiyi bile mumla arar hale gelebileceğimiz, gerçeğini kabulleneceğiz.
Demem o ki daha fazla gecikmeden 1 günde sevgiyi kutlayalım sevgiye şükredelim o zaman belki gerçekten sevgiyi hak ederiz.
Burak Turhan